Kovulmuş şeytanın şerrinden alemlerin Rabbi olan Allah’a sığınırım.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
En büyük hamdler ve senalar Rabbimiz’e (celle celalühü). En güzel salat ve
selamlarda Efendimiz aleyhissalatu vesselam ve aline olsun.
İLİM-AMEL-İHLAS
Dinimizin ilim hakkında gösterdiği gayreti anlatmakla bitiremeyiz. İlim bizim
için çok önemli ve hayatımızın her anında gerekli ve faydası olan bir şeydir.
“Yüce Allah her kime hayır murad ederse onu dinde fakih kılar.” (Müslim,Buhari)
ve “İyi biliniz ki kulları içinde Yüce Allah’dan hakkıyla korkanlar ancak
alimlerdir.”(Fatır;35)
Onun için bizler öncelikle dinimizi, imanımızı, ibadetlerimizde yol gösterecek
olan ilmihal bilgilerini ve güzel ahlâkı öğrenmeli sonra dünyevi ilimlere
yönelmeliyiz. Çünkü bu ilimlerdeki eksikliklerimiz, öğrenmeye çalıştığımız diğer
ilimlerde de bize hakkıyla yol aldırmayacaktır. İnsan istediği kadar fakülte
bitirsin, doçent, profesör vb. ne varsa bütün unvanlara sahip olsun dinini bilmeyen
Rabbini bilemeyeceği için o insan ancak kocaman bir cahildir. Çünkü her insanın
sorumlu olduğu başka şeylerde vardır. İki dünyamıza da faydalı olacak ilimlerle
meşgul olmak çok güzeldir, bize de emredilmiştir. Ancak, öncelik dinimizi
bilmektir. Hayatımızda yaşadığımız her üzüntü, her pişmanlık, her vicdan azabı
çoğu zaman din cahilliğindendir. Bir insanda din ve iman ne kadar güçlü olursa
insanlık ve müslümanlık da o kadar güzel olur.
Arkadaşlar şimdi buraya ilmin çok önemli olduğunu, ilim sahibi olmayanın cahil
olduğunu ama esas cehaletin de insanın dinden, imandan mahrum olmasıdır
notunu önemle yerleştirdikten sonra birazda ilmi ilim yapan olmazsa olmaz çok
kıymetli arkadaşlarından bahsetmek istiyorum. Evet ilim kocaman bir hazinedir.
Mücevherlerle dolu fakat kilitli bir saraydır. O sarayın kapısını açmak için kilit
açan bir arkadaşa, içeridekileri korumak ve dilediğin gibi kullanmak için de
muhafız bir arkadaşa ihtiyaç vardır. İşte bu çok gerekli iki arkadaş amel ve
ihlastır. Yani ilim sahibi olan birinin, ilminin faydasını görmesi, amel ve ihlas
dediğimiz bu güzel arkadaşlara sahip olmasıyla mümkün olur. Böylece, bu
arkadaşların eşliğinde sahip olunan ilim bize hem Allah’ın rızasını kazanma da
hem de dünyevi ve uhrevi bütün ilimlerde bize yardımcı olur. Bizden istenen ilim
şekli budur arkadaşlar.
Ahirete yatırım yapmak için geldiğimiz şu dünyada dinimizle ilgili bilmemiz
gerekenleri öğrenmek, öğrendiklerimizi hayata geçirerek amel etmek ve bunları
sadece Allah’ın rızasını düşünerek, isteyerek yapmak ilim öğrenmenin en önemli
şartlarıdır. İlim, amel ve ihlasın üçü birbirinden asla ayrılmamalıdır. Zira ilimden
murad Allah rızasıdır. Başka hiçbir şey değil. Makam, mevki, para, pul hiçbirisi
için değil. İşte ihlas dediğimiz şey budur. Böyle olursa ilmin amacı gerçekleşir,
faydası görülür. Bu şekilde olamayan ilim ancak kuru bir zahmettir. Belki sahibini
makam, mevki, para sahibi yapar fakat Allah katında hiçbir değeri olmayacaktır.
Bilakis bunların tersi bir ilim ahirette vebal olarak karşımıza çıkacaktır. Böyle bir
ilimden, böyle bir durumdan Allah’a sığınırız.
Arkadaşlar burada cennet mekan canım annemi de anmadan geçemeyeceğim.
İlim, amel ve ihlas üçlüsü bizim, annemizden öğrendiğimiz bilgilerin bir tanesi ve
belki de en önemlisidir. Bunları birbirinden ayırırsak yapılan onca zahmete
karşılık elimizde yalnızca kocaman bir sıfır olabileceğini bize güzel anneciğim
(Allah’ım ondan ebeden razı olsun.) ısrarla öğretti. Yani ilmin var amelin yok,
amelin var ihlasın yok. O zaman hiçbir şey yok…Bütün islam alimlerimiz de
ebedi saadete kavuşabilmek için ilim, amel ve ihlasın muhakkak gerekli olduğunu
buyurmaktadırlar.
Şimdi bu bilgiler ışığında bizim yapmamız gereken şudur: Sadece Allah rızası için
ilim öğrenmeye niyet etmek ve öğrendiklerimizi de hayatımıza geçirip, ihlasla
amel ederek başkalarının da istifadesi için çalışmalar yapmaktır. Bu ilim yolu, rıza
yolu ve cennet yolu olduğu için Allah rızası niyetiyle yola çıkmak zor olmasa
gerektir. Aslında ilim öğrenmek çok hoştur, zevklidir. Bu yolda gösterdiğimiz
gayret Allah katında çok kıymetlidir fakat önemli olan ilmin çokluğundan ziyade
öğrendiğinle amel etmektir.
Bu konuyla ilgili birkaç hadis-i şerif daha hatırlatarak yazıma son vermek
istiyorum. İlim, amel, ihlas üçlüsüne her daim sahip olabilmemiz niyazıyla,
Allah’a emanet olunuz.
Resulullah (SAV) buyurdular ki:
“İlim talebi için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır.” (Tirmizi,
İbn Mace)
“Kim ilim talep ederse, bu işi geçmişteki günahlarına kefaret olur.” (Tirmizi, İlim,
2)
“İnsan ölünce şu üçü dışında bütün amellerinin sevabı kesilir; Sadaka-i cariye,
kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlat.” (Müslim,
Vasiyyet,14)
“İnsanlar helak oldu ancak alimler müstesna. Alimlerde helak oldu ancak ihlas
sahipleri müstesna. Onlarda büyük tehlike içindedirler.” (Sağani, Mevzuat 39,
Keşfül hata)
Ayşenur DEMİRŞEN